Bankalar Kredi Veriyor Ama Firmalar Neden Batıyor?

Kredi Tahsisinden Konkordatoya Uzanan Yolun Anatomisi

Bankalar, kredi tahsis süreçlerinde finansal analiz, istihbarat, sektörel değerlendirme gibi pek çok aşamadan geçerek karar verir. Ancak her şeye rağmen, bu kredileri alan firmaların bir kısmı iflas ediyor ya da konkordato ilan ediyor. Bu çelişki nasıl açıklanabilir?


1. Gerçek Finansal Durumun Gizlenmesi ve Mali Tablo Makyajı

Firmalar kredi alabilmek için dönemsel mali performanslarını olduğundan daha iyi gösterebilir. Bu durum, krediyi değerlendiren bankaları yanıltabilir. Özellikle özel şirketlerde, bağımsız denetim zorunluluğu olmadığından, denetimsiz tablolar kullanılarak mali yapılar olduğundan güçlü gösterilebilir. Bu tür manipülasyonlarda sıkça karşılaşılan uygulamalar şunlardır:

  • Gelirlerin fiktif olarak artırılması (satılmamış malların satılmış gibi gösterilmesi)
  • Gelecek yıllarda elde edilecek gelirlerin erken dönem gelirine yazılması
  • Grup içi şirketlerle yapılan işlemlerle fiktif kâr yaratılması
  • Borçların bilanço dışına çıkarılması ya da eksik gösterilmesi

Örnek:

Bir inşaat firması, henüz kaba inşaat seviyesinde olan konut projelerini tamamlanmış gibi göstererek proje değerlerini aktif hanesine yazdı ve satıştan elde edilmemiş gelirleri kâr hanesine aktardı. Bu sahte kârlılık, bankaya teminat gibi sunuldu ve firma büyük bir krediye ulaştı. Ancak satış gerçekleşmeyince kredi geri ödemesi yapılamadı.


2. Bankalar Arası Rekabet ve Aşırı Hedef Baskısı

Bankalar, büyüme hedeflerine ulaşmak için agresif kredi politikaları uygulayabilir. Özellikle büyük cirolara sahip firmalar için bankalar arasında adeta “müşteri kapma yarışı” yaşanır. Bu durumda firmaların kredi değerliliği tam anlamıyla sorgulanmadan limit tahsisleri yapılabilir. “Diğer bankalar da veriyor, biz neden geri duralım” yaklaşımı, zincirleme kredi tahsislerini doğurur.

Örnek:

Bir enerji firması, kamuoyunda güven veren bir algıya sahipti. Beş farklı banka tarafından aynı anda yüksek kredi limitleri tanımlandı. Ancak hiçbir banka firmanın toplam borç yükünü ve nakit döngüsünü detaylı incelemedi. Firma bu kredilerle yeni yatırımlara yöneldi ancak bu yatırımlar geri dönüş sürecine girmeden krizle karşılaştı ve firma borçlarını ödeyemez hale geldi.


3. Makroekonomik Dalgalanmalar ve Ekonomik Şoklar

Kredi değerlendirmesi sırasında baz alınan ekonomik ortam zamanla değişebilir. Enflasyon, faiz oranları, döviz kuru, jeopolitik riskler ve sektör krizleri gibi makro faktörler, firmaların ödeme kabiliyetini dramatik biçimde etkileyebilir. Bu nedenle geçmiş verilere dayalı analizler, gelecekteki riskleri öngörmekte yetersiz kalabilir.

Örnek:

Düşük faiz döneminde euro cinsinden yatırım kredisi kullanan bir tekstil firması, döviz kurundaki hızlı artışla birlikte borç yükünün kontrolsüz biçimde artması sonucu ödemelerini gerçekleştiremedi. Firma konkordato talebinde bulundu.


4. Yönetimsel ve Stratejik Hatalar

Firmanın kredi geri ödeme kabiliyeti sadece mali yapıdan değil, yönetsel becerilerden de etkilenir. Stratejik hatalar, yanlış yatırımlar, kötü planlama, yöneticilerin deneyimsizliği ya da kötü niyetli hareketleri firmayı zora sokabilir. Ayrıca, borçların kısa vadeli olması ve gelir yaratacak yatırımların uzun vadeye yayılması finansal kırılganlık yaratır.

Örnek:

Bir perakende zinciri, hızla yeni mağazalar açarak büyüme hedefledi. Ancak yeni açılan mağazaların bir kısmı düşük performans gösterdi. Kira, personel ve operasyon giderleri beklentilerin üzerine çıkınca borçlar büyüdü. Firma, nakit akışını yönetemediği için iflas etti.


5. Teminatsız veya Yetersiz Teminatla Verilen Krediler

Bazı firmalar güçlü bilançoya sahip oldukları için kredi tahsisi sırasında reel teminat sunmazlar. Sadece kefalet veya ticari itibar teminat sayılır. Ancak bu durum, olası bir temerrüt anında bankanın elini zayıflatır. Ayrıca bazı firmaların sahip oldukları varlıklar şişirilmiş değerlerle gösterilir.

Örnek:

Bir inşaat firmasına tahsis edilen kredi karşılığında sadece arsa ipoteği alındı. Ancak arsanın piyasa değeri, kredi büyüklüğünün çok altındaydı. Firma iflas edince ipotekli taşınmaz satılamadı ve bankanın zararı oluştu.


6. Sadece Mali Tablolara Dayalı Kredi Değerlendirmesi

Kredi değerlendirmesi sadece sayısal verilerle yapılmamalıdır. Şirketin gelecek stratejisi, insan kaynağı, rekabet gücü, tedarik zinciri yapısı gibi dinamikler de değerlendirme dışı bırakılırsa analiz eksik olur.

Örnek:

Bir plastik enjeksiyon firması, bilançosunda yüksek kâr gösteriyordu. Ancak üretim müdürü ve mühendis kadrosu istifa etmişti. Bu bilgi kredi değerlendirmesinde yer almadı. Üretim aksayınca siparişler karşılanamadı ve müşteri kaybı yaşandı. Bu durum firmanın batmasına neden oldu.


7. Nakit Akışlarının Yeterince İncelenmemesi

Kârlı görünen birçok firma, yeterli nakit üretmediği için kredi borçlarını çeviremez. Bu durum özellikle yüksek işletme sermayesi ihtiyacı olan sektörlerde daha fazla görülür. Bankalar kâr/zarar tablosuna odaklandığı kadar, nakit akış tablolarını da dikkate almalıdır.

Örnek:

Bir beyaz eşya toptancısı, büyük bayi ağına sahiptir. Ancak satışları %80 vadeli olduğundan, tahsilatlar geç gerçekleşmektedir. Bu süreçte tedarikçilere ve bankalara olan ödemeleri aksayınca zincirleme borç krizi yaşandı.


8. Yatırım Bağımlılığı ve Büyüme Hırsı

Bazı firmalar, organik büyüme yerine borçla büyümeyi tercih eder. Ancak bu durum sürdürülebilir olmadığında ödeme dengesi bozulur. Ayrıca büyüme hedefiyle yapılan hızlı yatırımlar, analiz edilmeden gerçekleştirildiğinde zarara yol açar.

Örnek:

Bir lojistik firması filo kiralamak yerine 50 yeni araç satın aldı. Bu yatırım, kredi ile finanse edildi. Ancak taşıma hacmi artmadığı için araçlar atıl kaldı. Banka kredileri geri ödenemedi ve araçlar değerinin altında satıldı.


9. Grup İçi Kredi Transferleri

Holding yapılarında bir şirketin aldığı kredi diğer grup şirketlerinin finansmanında kullanılabilir. Ancak bu firmalar zarar ettiğinde kredi kaynağı da boşa gider. Bu gibi durumlar riskin toplulaştırılmasına ve izlenemez hale gelmesine neden olur.

Örnek:

Bir holdingin enerji şirketi, düşük faizli yatırım kredisi aldı. Ancak bu kredi, holdingin medya şirketine aktarıldı. Medya şirketi zarar ettiği için kredi geri ödemesi yapılamadı ve enerji firması da kredi borcunu ödeyemedi.


10. Ticari Ahlak ve Kurumsal Yönetim Eksikliği

Bazı firmalar batmak üzereyken dahi piyasadan mal alır, çek keser ya da bankalardan kredi çeker. Bu tür hareketler bilerek yapılan kötü niyetli işlemlerdir ve finansal sisteme zarar verir. Ticari ahlakın düşük olduğu piyasalarda bu risk her zaman vardır.

Örnek:

Bir tekstil firması, batmadan 2 ay önce 3 bankadan toplam 60 milyon TL kredi kullandı. Bu krediyle eski borçlarını kapattı, yeni üretim yapmadı. Kredi teminatları ise sahte değerleme raporlarına dayanıyordu.


11. Kredi Takip Sistemlerinin Zayıflığı

Kredi tahsisi kadar, tahsis sonrası izleme de önemlidir. Bankaların saha ekipleri firmaları ziyaret etmeli, faaliyetleri yerinde incelemelidir. Aksi halde kredi kullandırıldıktan sonra firma içi gelişmelerden haberdar olunmaz.

Örnek:

Bankadan makine yatırımı için kredi alan bir firma, makineleri sattı ancak bu durum 9 ay sonra banka tarafından fark edildi. Makineler, teminat listesinde yer aldığı için temerrüde girildiğinde teminata ulaşılamadı.


12. İhracat ve Döviz Riski Yönetiminin Zayıflığı

Dövizle iş yapan firmalar, döviz riskine karşı korunma mekanizmaları geliştirmezse beklenmeyen kur hareketleri firmayı batırabilir. Hedging yapılmayan döviz pozisyonları büyük zararlar yaratır.

Örnek:

Bir gıda ihracatçısı, yıl başında dolar kuru 14 TL iken anlaşma yaptı. Ürünleri teslim edeceği dönemde kur 23 TL oldu. Ancak tüm maliyetleri TL ile artmıştı. İhracattan zarar etti, üretimi durdurdu ve iflas etti.


🔚 Sonuç: Kredi Verme Yeterli Değil, Takip ve Risk Yönetimi Şart

Bankaların verdiği kredilerin batmaması için sadece mali tabloya değil; yönetim kalitesine, nakit akışına, sektörel pozisyona ve borç ödeme gücüne bütünsel bir şekilde bakması gerekir.

Çözüm Önerisi:

  • Üst kredi limiti belirlenmeli ve bu limit; öz sermaye, aktif büyüklük, likidite oranı gibi kriterlere bağlanmalıdır.
  • Bankalar arasında ortak veri havuzu oluşturulmalı.
  • Grup içi teminatlar sınırlandırılmalı.
  • Tüm firmalar için zorunlu bağımsız finansal analiz raporları getirilmeli.
  • Kredi verdikten sonra aktif saha kontrolleri yapılmalıdır.

Benzer Yazılar

Yazar:
Önceki Yazılar Sonraki Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 paylaşım