Thomas Hobbes – Toplum Sözleşmesi

Yüksek lisans dersi için hazırlamış olduğum ödevime bu yazıda yer veriyorum.

THOMAS HOBBES’TA TOPLUM SÖZLEŞMESİ

I. GİRİŞ

Toplum sözleşmesi, genel olarak toplumu oluşturan bireylerin yükümlülüklerinin ve haklarının kökenini açıklayan sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Hobbes, toplum sözleşmesi kuramlarında doğa durumunda, bu durumun bir savaş durumu olmasına rağmen , bir toplum sözleşmesi yaratmanın nasıl olanaklı olduğu tartışılır..

Bu çalışmada genel olarak Hobbes’ta toplum sözlşemesi kavramı anlatılacak olup, öncelikle Hobbes’un hayatına kısaca değinilecek ve fikirlerinin oluşmasında büyük etkisi olan yaşadığı dönemden bahsedilerek konu ile ilişkilendirilecektir. Hobbes’un düşüncelerinde yaşadığı dönemin özelliklerinin etkisi çok büyüktür ve Hobbes’un yaşadığı dönem irdelendikten sonra genel olarak Hobbes ve toplum sözleşmesi fikri açıklanmaya çalışılacaktır.

II. THOMAS HOBBES’TA TOPLUM SÖZLEŞMESİ KAVRAMI

A. Thomas Hobbes Ve Yaşadığı Dönem

Thomas Hobbes, (5 Nisan 1588 – 4 Aralık 1679) 1588 Nisan Westport’ta dünyaya gelmiş ünlü İngiliz siyaset felsefecisidir.

Hobbes, İngiliz Devrimi’ne yol açan gelişmelerin içinde yaşamıştır. Hobbes’un fikirlerini anlamak için öncelikle yaşadığı dönemi incelemek gerekmektedir. Hobbes’un toplumsal düşüncesi İngiltere’nin o dönemde içinde bulunduğu durumdan etkilenmiş, iç savaştan doğmuş ve büyümüştür. Hobbes’un fikirleri böyle bir ortamda olgunlaşmış ve gelişmiştir. Halkın kiliseye ve soylulara duyduğu tepkisini, bunun nedenlerini, merkezi devletin güçsüzlüğünü gözlemleme fırsatı bulmuştur. Hobbes’a göre her türlü iktidarsızlık ya da birden fazla iktidar kötüdür; önemli olan iktidarın tek ve mutlak olmasıdır.

17. yüzyıl İngiltere’sinde zayıf, keyfince hüküm süren ve değişken bir iktidar vardır. Ülkede iktidar kavgası ve otorite boşluğu oluşmuştur. Ülke içinde barışı tesis etmek ise mümkün değildir ve ülke bir yandan dışarıdan gelen tehlikelerle karşılaşırken, içeride de insanlar güvenlik ve korunmadan yoksun olarak yaşamaktadırlar.

Temel siyaset felsefinde korku ve devlet iktidarının güçlü olmasının önemine işaret eden Hobbes’un, bu gidişattan hoşnutsuz olduğu açıktır ve İngiltere’deki iç çatışmaların kaynağını da merkezi yönetimin güçsüzlüğüne bağlamaktadır

.

Hobbes merkezi yönetimin güçsüzlüğüne dair şöyle der: “İngiltere’de önce geniş ölçüde, [egemenin] yetkilerinin Kral, Lordlar ve Avam Kamarası arasında bölünmüş olduğu yolunda bir görüş yayılmış olmasaydı, halk hiçbir zaman bölünmüş ve bu iç savaşa düşülmüş olmazdı.”Bu ortam Hobbes’un insanın doğal durumunun herkesin herkese karşı savaşı olarak yorumlamasına neden olmuştur. İnsanların doğa ortamında yani devletin olmadığı bir ortamda özgür olmadıklarını, anarşi içinde olduklarını söylemektedir. Bu durum ise kargaşaya ve çatışmaya neden olmakta ve iktidar zaafiyetine sebebiyet vermektedir. Hobbes’ a göre bu durum yöntemli bir şekilde kurulacak barış ve yüksek otorite ile düzelecektir.

B. Doğa Durumu Ve Toplum Sözleşmesi Fikrinin Doğuşu

Hobbes’un siyaset felsefesi düşüncesinin temelinde insanın her şeyden önce kendi varlığını sürdürmeye çalıştığı yer alır. Hobbes toplum sözleşmesi kuramını açıklarken, devletin kurulmasından önceki dönemde insanların yaşadıkları durumu anlatabilmek için doğa durumu kavramını kullanmıştır. Bu kavrama göre doğadaki tüm bireyler doğada eşit yaşarlar ve bu eşitlikten dolayı her şey hakkında her istedikleri hakkı iddia edebilirler. Bu durumun nedeni ise doğa durumunun yasalarla sınırlanmadığından, herkesin her şey üzerinde hakkı olduğu fakat bu durumun aynı zamanda aslında bir savaş durumuna yol açtığıdır. Çünkü böyle bir durumda (doğa durumu) bireylerin ayrıcalıklardan, kişisel mülkiyet hakkından, ahlak ve adalet anlayışından söz edilemez.

İstenildiği takdirde bir bireyin kullandığı bir şeyi başka biri gelip onu alabilir ve sahip olabilir. Buna yol açan durum ise kullanılan o şey üzerinde herkesin hakkı olduğundan doğa durumunda aslında bu bir adaletsizlik değildir. Bu durum insanların birbirlerine düşman olmalarına yol açar ve çatışmaya sevk eder. Böylece kendi varlığını korumak, güvenliğini sağlamak ve amaçlarına ulaşmak uğruna insanlar arasında kargaşa, çatışma ve savaş başlamış olur. Hobbes’a göre rekabet, güvensizlik, şan ve şeref tutkusu insan doğasındaki savaşın nedenleridir.Bu sebeple yasa olmadığı için de adalet, adaletsizlik yada hak kavramlarından bahsedilemez. Bu durum mutlak çatışmaya ve korkuya sebep olmaktadır.

Hobbes düşüncelerinde korku vurgusunu çok yapmıştır. İnsanlarda güvenilebilecek tek tutkunun korku olduğunu söyler. Öyleki düşüncelerinin temelini oluşturan korkuyu annesinin vaktinden evvel Hobbes’u dünyaya getirmesiyle bağdaştırır. Hobbes bu durumu “korku ve ben, ikiz ola­rak dünyaya geldik”şeklinde anlatır

Bu bağlamda Hobbes’a göre doğa durumu kavramı aslında savaş durumu , bir güvensizlik durumudur. Hobbes bu durumu şöyle açıklar:

“İnsanlık durumu herkesin herkese karşı savaş durumudur. Bu durumda herkes kendi aklıyla yönetilir ve kendi yaşamını düşmana karşı korumakta her şeyi kullanır. Bundan, böyle bir durumda, herkesin her şey, hatta bir başkasının bedeni üstünde hakkı olduğu sonucu çıkar. Bu yüzden, herkesin her şey üzerindeki bu doğal hakkı devam ettiği sürece, ne kadar güçlü, akıllı ya da başka ne olursa olsun hiçbir kimse için, doğanın olağan olarak insanların canlı kalmalarına izin verdiği zaman boyunca yaşamak konusunda güvenlik olamaz. Bundan da, aklın genel bir kuralı olan, ‘herkes, barış elde etme umudu oldukça, onu sağlamaya çalışmalıdır; elde edemezse, o zaman savaşın yardım ve yararlarını arayıp kullanabilir,’ sonucuna varılır.”

Savaş durumunda sosyal haklar ve güvenceler olmadığı için toplumda bir huzursuzluk meydana gelir. Herkes birbirinin düşmanı olur ve herkesin, herkesle savaş durumu başlar. Genel bir güç yoksa yasa yoktur bu durumda her şey mubahtır. Böyle bir durumda herkes kendini korumak isterken hiç kimse koruyamayacaktır. İç savaşlar bunun bir örneğidir. Bu yolda insanın her şey üzerinde hak ileri sürmekten vazgeçmesi gerekmektedir. Bunun için de toplumsal anlaşma ya da toplumsal barış tek yoldur. Bu anlaşma ile doğa durumundan yurttaşlık durumuna geçilmiş olur.

Hobbes, anlayşamaya giden bu süreci “İnsan, insanın kurdudur”(Homo homini lupus) sözüyle temellendirmiştir. İşte insan, birbirinin kurdu olduğu tabii halden kurtulmak ve ortak bir güvenlik sağlamak için, kendi kuvvet kullanma hakkını sözleşmeyle bir otoriteye devretmiş ve böylece devletin kurulma zarureti ortaya çıkmıştır. Hobbes siyaset felsefesini tasvir ettiği bu otoriter devlete Leviathan adını vermiş ve fikirlerini de bu adı taşıyan kitabında açıklamıştır.

C. Toplum Sözleşmesi Ve Genel Özellikleri

Toplum sözleşmesi ile erkin tek bir elde toplanması sağlanmış olur. Böylece, herkesin temel haklarını koruyarak “her şey üstündeki hakkı”nı krala devretmek üzere sözleşme yapmasını ve kralın da bu sözleşmeyi sözleşme ile sahip olacağı mutlak erkle korumasını sağlar. Hobbes, bir materyalist olarak, ‘Kılıçsız sözleşme olmaz,’ der.

Yüce, büyük , sınırsız erk Hobbes’un düşüncesinde temeli oluşturur. İnsanlar toplum oluşturmak için sözleşme yaparlar, fakat sonra o toplum üyelerinin üstünde bir şey haline gelir ve bireylerin davranışlarına zorunlu olarak bir takım kısıtlamalar getirir. İşte bu kısıtlamalar toplumdaki korku ve çatışma durumun düzelmesi için bireylerin yararınadır. Birey yaşama hakkını güvence altına almış ve korku ve çatışmadan korunmuştur. Böylelikle , Hobbes mutlak yöneticiye sonsuz yetkiler verirken toplumun da bir toplumsal anlaşma çerçevesinde düzenlenmesini öngörmüştür.

Hobbes’a göre devleti ortaya çıkaran sözleşmeyle insanlar, hem iç hem de dış tehlikelere karşı, can ve mal güvenliklerini sağlama almışlardır.Devletin asıl amacı, bireysel güvenliktir. Özgürlüğü ve başkalarına egemen olmayı seven insanların, devletler halinde yaşarken kendilerini tâbi kıldıkları kısıtlamanın amacı, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu hayat sürmektir. Bu imkanlara kavuşmak ise ancak iyi bir devlet ile mümkün gözükmektedir. İnsanların bir sözleşme ile kendi sınırsız özgürlüklerine son vermeleri, bir üçüncü lehine haklarından vazgeçmeleridir. Hobbes’ a göre, onların sözleşme ile yarattıkları bu yapay insan, bu ejderha, onları temsil edip, yönetecektir. Leviathan’ın(ejderha) veya daha saygılı konuşursak, ölümsüz tanrının altında, barış ve savunmamızı borçlu olduğumuz, o ölümlü tanrının doğuşudur.Yapılan bu sözleşme ise ortak akıl ve oybirliği ile olmakta ve toplumu oluşturan bireyler sözleşmeyi imzalayarak hak ve özgürlüklerini devlete devretmektedir.

Hobbes’un, onun için Ölümlü Tanrı (Leviathan) benzetmesini kullandığı, insanların doğal durumdaki sürekli ölüm tehdidini ve korkuyu yok etmek adına toplumsal sözleşme ile var ettikleri egemenin yer yüzündeki kudreti sonsuzdur. Artık uyruk olan bireylerin birbirleri üzerindeki bütün hakları egemene geçmiştir ve her bir bireysel irade, egemende cisimleşmiş olan genel irade içinde erir ve egemenin sınırsız kudretini oluşturur. Egemenin gücünün kaynağı bu bireysel iradelerin ortaklaşmasıdır.

Devletin önemine ve vazgeçilemezliğine devamlı surette vurgu yapan Hobbes, devletin yıkılışı otoriter düzenin ortadan kalkmasına sebep olacağından bahseder. . Hobbes’a göre, düzen olmadığı sürece hiçbir insan kendini güvende hissetmez. Bu düzenin devamı için ise, insanların gerekli fedakarlıkları sürdürmeleri gerekir. Devletin temel görevinin ahlak ve adalet düzenlerini sağlamak olduğunu savunmuş ve bunları sağlamada erkin sınırsız olduğundan bahsetmiştir. Bu durum ise Atilla Yayla’ya göre Hobbes, devlete birey karşısında öncelik vererek otoriteryen bir siyasi teori geliştirmiştir ve Hobbes’un sözleşme teorisi bizi otoriter bir devlete götürmüştür.

Bu durum devletin izin verdiği sürece bireylerin hakkının olduğu bir toplum yapısı oluşturur. Bu yapı devletin ve iktidarının otoriter ve totaliter olmasına neden olmaktadır.

III.SONUÇ

Bireylerin çatışma ortamını sona erdirmek için doğal olarak kazanmış oldukları haklarından feragat ederek daha büyük, yüce erke bu haklarını devretmesi toplumu oluşturan bireylerin sözleşme imzalamasıyla gerçekleşmiştir. Hobbes toplum sözleşmesinde devleti sözleşmenin merkezine koymaktadır ve bu özelliğiyle de modern devletinin kurulması bakımından önemli bir paya sahip olmuştur. Bireylerin doğa durumunda ki korku ortamından, haklarını Leviathan’a yani yüksek erke bırakması hem toplum içinde ki çatışmaları engellemekte hem de insanlar kendilerini güvende hissetmişlerdir. Korku fikrinin düşüncelerini yapılandırdığı Hobbes’ta devlete üstün vurgu yapılmıştır. Siyasal iktidarın otoriter, güçlü, mutlak ve bölünmez olması gerektiğini savunan Hobbes toplum sözleşmesinde devleti esas alarak fikirlerini ortaya koymuştur.

Bu bakımdan Hobbes toplum sözleşmesi kuramı ile kendini tehlikede hisseden bireylerin oy birliği ile haklarından feragat ederek üstün erke devretmesini ve bireylerin kendilerini çatışma durumundan koruduğuna işaret etmiştir. Bu bakımdan Leviathan sözleşmeden aldığı haklar ile güç kullanma tekeline sahip, güç ilişkilerini tek bir elde toplayan, devamı için ortak bir onayın gerekli olduğu , mutlak, sürekli ve bölünmez özelliklerine sahiptir ve bu durum ise laik modern devletin, başka bir ifadeyle ulus devlet olgusunun kuramsal dayanak noktasını oluşturur.

IV. BİBLİYOGRAFYA

AKDEMİR, Müslim; “Temel Hak ve Özgürlükler Açısından İnsan Doğası”,
Kaygı / Uludağ Üniversitesi Felsefe Dergisi, 2005, S. 4, s. 77.

BAKIRCI, Fahri; “Hobbes’ta Sözleşmenin Kökeni Akıl mıdır?”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2008, C.63, S.3, s.1.

BÜYÜK, Celal; “Devlet ve Toplumsal Rolü” , Din bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2003, S.4, s. 108.

EKİCİ, Ekrem ; “Hobbes ve Rousseau: Toplumsal Sözleşme Kuramı”, Kaygı/ Uludağ Üniversitesi Felsefe Dergisi, 2006, S.6, s. 81, 84 , 88.

HAKYEMEZ, Ayşe Deniz ; Tebadan Yurttaşa Geçiş: Hobbes, Locke ve Rousseau’da Toplum Sözleşmesi Kuramları, (Danışman: Prof. Dr. Necla Arat), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2006 , s.26-27, 29-30.

TÜRKÖNE, Mümtaz’er; Siyaset, İstanbul 2003 , s. 56, 80, 349.

ZABUNOĞLU, Yahya ; ” Thomas Hobbes Hayatı, eserleri ve Hukukî Fikirleri” , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1958, C.15, S.1, s.219.

Fahri Bakırcı, “Hobbes’ta Sözleşmenin Kökeni Akıl mıdır?” , “Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi”, 2008, C.63, S.3, s.1.

Mümtaz’er Türköne, Siyaset, İstanbul 2003 , s.349.

Ayşe Deniz Hakyemez, Tebadan Yurttaşa Geçiş: Hobbes, Locke ve Rousseau’da Toplum Sözleşmesi Kuramları, (Danışman: Prof. Dr. Necla Arat), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2006 , s.26-27.

Müslim Akdemir, “Temel Hak ve Özgürlükler Açısından İnsan Doğası”,
“Kaygı/ Uludağ Üniversitesi Felsefe Dergisi”, 2005, S. 4, s. 77.

Yahya Zabunoğlu, ” Thomas Hobbes Hayatı, eserleri ve Hukukî Fikirleri” , “Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi”, 1958, C.15, S.1, s.219.

Ekrem Ekici, “Hobbes ve Rousseau: Toplumsal Sözleşme Kuramı”, “Kaygı/ Uludağ Üniversitesi Felsefe Dergisi”, 2006, S.6, s. 81.

Akdemir, s.77.

Hakyemez, s. 29 – 30.

Celal Büyük, “Devlet ve Toplumsal Rolü” , “Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi” , 2003, S.4, s. 108.

Türköne, s.56.

Ekici, s.84

Türköne, s.80.

Ekici, s. 88.

Etiketler: , , , ,

Benzer Yazılar

Yazar:
Önceki Yazılar Sonraki Yazılar

Yorumlar

  1. Pingback: Politika Blogları « bahriyekaya

    • pınar
    • 20/03/2018
    Cevapla

    Çok güzel özetlenmiş ve çok güzel bir yazı. Ellerinize sağlık.

pınar için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 paylaşım